Gelir Vergisi Kanunu’nda yapılan değişiklikle yemek yardımının nakit olarak verilmesi de vergi istisnası kapsamına dahil edildi.

Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nde de değişiklik yapılarak yemek kartının yemek yardımı olarak değerlendirileceği belirtildi. Değişikliklerle yemek yardımının verilme yöntemi tartışması doğdu.

Nakit veya yemek kartı şeklinde yapılan yemek yardımının ilk bakışta vergi ve sosyal güvenlik primi açısından aynı duruma geldiği, hangi yöntemin seçildiğinin önemli olmadığı ileri sürüldü. Ne var ki seçilen yöntemin orta ve uzun vadeli sonuçları değerlendirilmeden bu önermenin kabulü sakıncalı uygulamalara sebep olacaktır. Bu nedenle iki sistemin ayrıntılı olarak değerlendirilmesi gerekli.

Yeterli beslenme şart

İş sağlığı ve güvenliği işçiyi sadece işten kaynaklanan tehlikelere karşı değil, işçinin kendi davranışlarından kaynaklanan tehlikelere karşı da korumayı amaçlar.

Bu nedenle iş sağlığı ve güvenliği kurallarına uymayan işçilerin sözleşmeleri tazminatsız feshedilebilir. İşçinin yeterli düzeyde beslenmesi temel insan hakkı olan beslenme hakkının bir görünümü olduğu gibi iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanmasında da önemli bir araçtır.

Yeterli düzeyde beslenmeyen bir işçinin, işine gerekli özeni gösteremeyeceği açıktır. Bu nedenle öteden beri işçilere yemek yardımı verilmektedir.

İlk başlarda işyerinde işverenin yemek vermesi şeklinde doğan yardım, işverenlerin yemek sağlayıcılarla yaptıkları anlaşmalarla bir ileri boyuta taşınmış, işçilere verilen kartlarla en etkin haline bürünmüştür. Yardımın nakit olarak verilmesi ise yardımın amacından uzaklaşmasına, bedelin işçilerin öncelediği diğer kira, kredi kartı borcu gibi ödemelere aktarılmasına sebep olabilecektir.

Bu durumda yardımın amacı ortadan kalktığı gibi, yeterli düzeyde beslenemeyen işçinin sağlığı ve güvenliği riske atılmış olacaktır.

Vergi ve prim istisnası farklı

Geçtiğimiz hafta 2023’te yemek yardımlarına uygulanacak vergi muafiyeti tanımlandı ve günlük 118.80 TL olması söz konusu oldu. Ancak yemek yardımının sigorta prim muafiyeti ise 78.90 TL. Bu tutarların eşitlenmesi ile çalışanların yemek yardımının artması sağlanabilir. Her iki istisna rakamının de yukarıda eşitlenmesi fayda sağlayacaktır. Aksi takdirde işveren günlük yemek bedelini yüksek istisna tutarından yatırmaktan imtina edecek ve kaybeden yine işçi olacak. Sağlanan menfaatin korunması, çalışanların bu tutarları yemek ve gıda için kullanması sağlanabilir.

Yeni çalışma sistemiyle bağdaşmıyor

Uzaktan çalışma, pandemide giderek yaygınlaştı. Özellikle evde çalışmada yemek hazırlama yükümlülüğünün de işçinin üzerinde kalması, çalışmayı ağırlaştıran bir unsur. Yemek kartları işçinin çalışma zamanı içinde yemek hazırlamakla uğraşmasını engelliyor ve ara dinlenme süresini daha amacına uygun kullanmasını sağlıyor.

Sektörü olumsuz etkiler

Yemek kartlarının kullanımı yeme-içme sektörü açısından önemlidir. İşçiler, artan enflasyon karşısında aldığı her ödeneği kira, elektrik ya da kredi kartı borcu gibi kısamayacağı diğer giderlere harcayacağı, en rahat kısabileceği harcama kendi yemeği olacağı için öğle yemeğini geçiştirecek, yeterli beslenemediğinden verimliliği düşeceği gibi bu para yeme içme sektörüne de aktarılmamış olacak.

Nakdi yemek bedeli kararı çıktığından beri esnaf da bu olası durumdan büyük kaygı duyduğunu dile getiriyor. Ayrıca kayıt içerisinde tutulan yemek kartlarıyla sektör hem ekonomik kazanç sağlamakta hem de istihdama katkıda bulunmaktadır. Dolayısıyla yemek kartı kullanımı bir yandan kayıtdışılığı bertaraf ederken diğer yandan da hem gelire hem de istihdama katkı sağlamaktadır.

Bu nedenle yemek kartlarının daha fazla desteklenmesinin ekonomiye katkısı büyüktür.

‘Ayni’ yardım sayılabilir mi?

Yemek kartının para gibi harcanabilir olduğu, bu nedenle nakit olarak verilen yemek yardımı ile kartla verilen yemek yardımının aynı hukuki rejime tabi tutulması gerektiği gibi yanlış bir kanı oluştu.

Bu doğrultuda bugüne kadar ayni yardım statüsünde değerlendirilen yemek kartlarının, Gelir Vergisi Kanunu’nda yapılan değişiklikle nakdi ödeme ile aynı statüde bulunduğu ileri sürülerek, prime esas kazanca dahil edilecek mi sorusu gündeme geldi. Gelir vergisi kanununda yapılan değişikliğin amacı nakdi olarak verilen tutara da vergi istisnası tanımaktı. Yemek kartlarının niteliğini değiştirmek değildi.

Yemek kartı ile sağlanan yardımın sınırı aşan kısmı prime esas kazanca dahil edildi. Işveren, artan gıda enflasyonuna karşı çalışanına sağlıklı yemek yemesi için günlük yemek bedeli istisnasının üzerinde bir ödenek yatırdığında, eskiden prim ödemezken şimdi ödemek zorunda kalacak. Ayrıca işçinin de prim vermesi söz konusu olabilecek. Bu da her iki tarafa ayrı ayrı ek maliyet yükleyecektir.

Ödemeler eriyor

Bugüne kadar uygulamada nakdi olarak yapılan yardımlarla ilgili en sık karşılaşılan sorun, işverenlerin bu ödemeleri bir ücret eki değil de doğrudan ücret niteliğinde görmeleri ve ücret zammı dönemlerinde, yardımın amacını göz ardı ederek, bu yardımları mümkün olduğunca düşük tutma eğilimidir.

İşverenlerin kural olarak ne yemek kartı bedelini ne de nakdi yemek yardımını yıllar itibarıyla artırma yükümlülüğü bulunmamaktadır. Fakat yardım kartla verildiğinde, kartın sunduğu ek menfaatler, firmaların bedel artırım taleplerini işçilere nazaran daha güçlü savunabilmelerini sağlamakta dolayısıyla işçilerin yemek yardımlarının güncel tutulmasında önemli bir araç oluşturmaktadırlar.

Nakit olarak verilen yardım ilk başlangıçta daha işçi lehine gibi görünse de uzun vadede yardımın sembolik bir tutar olarak kalmasına sebep olabilecektir. İşyerleri yıllık zamları diledikleri şekilde belirleyecekleri için, nakit olarak verilen yardımın miktarının da zamanla eriyip gitmesi kuvvetle muhtemeldir.

Milliyet