İçinde bulunduğumuz ekonomik konjonktür maalesef iş insanlarımızı ve şirketlerimizi dolandırıcılık, sahte senet – çek vb. gibi istenmeyen bazı olaylarla karşı karşıya getirebiliyor.

Sanki bu olaylar biraz daha artacak gibi. Bu gibi durumlarda çok dikkatli davranılmalı, yasal haklar iyi bilinmeli ve ona göre hareket edilmeli.
 

Sahte Çek Nedeniyle Çifte Zarara Uğramayın!

Satılan mal ve hizmet bedelinin çek alınmak suretiyle tahsil edildiği ancak tahsile konulduğu tarihte sahte olduğu anlaşılan çeklerle ilgili olarak dikkatli bir şekilde hareket edilmediği takdirde, dolandırılma dışında bazı yasal haklarınızı da kaybetme durumu ile karşılaşabilirsiniz. Yani, çifte zarara uğrayabilirsiniz!
 

İş İnsanları ve Şirketleri Dolandırıcılıktan Sonra Bekleyen İkinci Tehlike Ne?

Genellikle sahte çeklerle ilgili olarak dolandırıcılık iddiasıyla savcılığa suç duyurusuna bulunuluyor, sonrasında ise konu ceza davası olarak mahkemelerde görülüyor.

İş insanları ve şirketler, bu şekilde açtıkları ceza davasına dayanarak sahte çeke konu mal ve hizmet satışından kaynaklanan KDV dahil alacakları için, şüpheli alacak karşılığı ayırıyor ve gider yazıyorlar.

İşte, bu şekilde işlem yapanlar için ikinci tehlike de burada başlıyor. Tehlike ne mi? Karşılık ayırarak gider yazılan tutarın reddedilerek, gider yazılmak suretiyle ziyaa uğratılan verginin bir kat vergi ziyaı cezası ile vergi dairesine ödenmesi!

Şimdi de, bunun nedenini merak ediyorsunuz değil mi? Maliye, açılan ceza davasını, şüpheli alacak karşılığı ayırmak için yeterli ve geçerli kabul etmiyor.
 

Şüpheli Alacak Uygulaması Nedir? Ne Yarar Sağlıyor?

Vergi mükellefleri mal ve hizmet satışından doğan alacaklarını, tahsil edip etmediklerine bakmaksızın mal ve hizmet satışını gerçekleştirdikleri dönemde hasılat olarak kaydediyorlar.  Bu şekilde, peşin olarak hasılat kaydettikleri tutarlardan tahsil edemediklerinin bile vergisini ödemek zorunda kalıyorlar.

İşte şüpheli alacak uygulaması, mükelleflerin tahsil edemedikleri alacakları üzerinden vergi ödemelerinin önüne geçmek ve mali tablolarının gerçek durumunu göstermesini sağlamak amacıyla getirilmiş özel bir düzenleme. Mükellefler bu uygulamadan yararlanarak, tahsil edemedikleri kazançlarının vergisini ödemekten kurtuluyorlar.
 

Şüpheli Alacaklarla İlgili Yasal Düzenleme Nedir?

Şüpheli alacaklara ilişkin düzenleme, Vergi Usul Kanunu’nun 323. maddesinde yer alıyor.

Söz konusu düzenlemeye göre, ticari kazancın elde edilmesi veya idame ettirilmesi ile ilgili olarak dava veya icra safhasında bulunan alacaklarla, yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş olan dava ve icra takibine değmeyecek derecedeki küçük alacaklar şüpheli alacak sayılıyor, maddede belirtilen şartları taşıması halinde ise karşılık ayrılarak gider yazılıyor.

Bir alacağın şüpheli alacak sayılarak karşılık ayrılabilmesi için belirlenen koşullar şu şekilde:

- Alacak, ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve devamı ile ilgili olmalı,

- Bilanço usulüne göre defter tutulmalı,

- Alacak teminatsız olmalı,

- Alacağın tahsili şüpheli hale gelmiş olmalı,

- Karşılık, alacağın şüpheli hale geldiği yani dava veya icra takibine başlanıldığı hesap döneminde ayrılmalı.
 

Şüpheli Alacak Uygulamasından Yararlanmak İhtiyari Mi? Yoksa Zorunlu Mu?

Şüpheli alacak düzenlemesi, tahsil edilemeyen alacaklar üzerinden vergi ödenmesinin önüne geçilmesi amacıyla getirilmiş özel bir uygulama. Mükellefler bu uygulamadan yararlanarak, tahsil edemedikleri kazancın vergisini ödemekten kurtuluyorlar. Her ne kadar Kanunda yasal bir hak olarak belirtilse de, şüpheli alacak karşılığı ayrılması isteğe bağlı, yani zorunlu değil.
 

Sahte Çek İçin Ceza Davası Açılması Şüpheli Alacak Karşılığı Ayırmak İçin Yeterli Mi?

VUK 323. Maddede yer alan "dava veya icra safhası" ibaresi bizatihi "alacağın tahsili ve takibine" yönelik yasal sürece ilişkin. Alacaklı mükellefler tarafından Cumhuriyet Savcılığına yapılan suç duyurusu ile başlayan süreç "alacağın tahsili ve takibine" değil, "borçlunun/suçlunun takibine" yönelik.

Dolayısıyla, sadece Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulması veya ceza mahkemelerinde dava açılması, şüpheli alacak karşılığı ayrılması için yeterli değil. Şüpheli alacak karşılığı ayrılabilmesi için, mutlak suretle alacakların tahsili için sahte çekleri düzenleyen kişi/firma hakkında dava açılması veya icra takibi yapılması gerekiyor.
 

Peki, Maliye Bu Konuda Ne Diyor?

Bu konuda Maliye’de aynı görüşte. Verdiği yeni tarihli bir özelgesinin özeti şu şekilde:

“Sadece cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunulması veya ceza mahkemelerinde dava açılması ile şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün bulunmamakta olup, söz konusu alacaklarınız için çekleri düzenleyen firma nezdinde dava veya icra takibi yapmanız halinde, Kanunun 323. maddesi uygulamalarında öngörülen şartların sağlanmasına bağlı olarak, şartların sağlandığı ilgili dönemde şüpheli ticari alacak karşılığı ayrılması mümkündür.” (GİB. İstanbul VDB’nin 08.05.2020 tarihli ve 11395140-105[VUK-1-22925]-E.356140 sayılı Özelgesi)
 

Belirtilmesi Gereken İki Önemli Konu Daha Var!

Şüpheli alacak karşılığı ayrılması ile ilgili olarak dile getirilmesi gereken iki önemli konu daha var.

Birincisi, şüpheli alacak karşılığı ayrılacak dönemle ilgili.

Maliye, yıllardır şüpheli alacaklar için dava veya icra takibine başlanıldığı yılda karşılık ayrılması gerektiği, şüpheli hale geldiği hesap döneminde karşılık ayrılmayan alacaklar için daha sonraki dönemlerde şüpheli alacak karşılığı ayrılamayacağı görüşünde. Vergi yargısı’nın görüşü ise, ağırlıklı olarak, alacağın şüpheli hale geldiği yılda karşılık ayrılmasının zorunlu olmadığı, karşılığın sonraki bir yılda da ayrılabileceği doğrultusunda.

Geç karşılık ayrılması Maliye’nin lehine, mükelleflerin aleyhine bir durum. Ayrıca, unutma veya yukarıda belirtilen eksik bilgi vb. nedenlerle tamamen şekli ve kolay bir şekilde mükelleflerin karşılık ayırma hakları ellerinden alınmamalı. Bize göre, Maliye, yerleşik hale gelen yargı kararlarını da dikkate alarak, şüpheli alacaklar için “sadece dava veya icra takibine başlanıldığı yılda karşılık ayrılabileceği” şeklindeki ısrarlı görüşünden vazgeçmeli, karşılığın sonraki bir yılda da ayrılmasına olanak sağlamalı. Aslında bu konuda çok geç kalındı, artık bu görüş farklılığının vergi yargısı’nın kararları doğrultusunda mükellefler lehine çözümlenmesinin zamanı geldi de geçiyor.

İkincisi ise, şüpheli alacak haline gelen KDV dahil alacağa karşılık ayrılması ile ilgili.

Satıcılar, mal ve hizmet satışlarına ilişkin hesapladıkları KDV’yi tahsil etmeseler dahi, beyan etmek zorundalar. KDV dahil alacak tutarının şüpheli alacak haline geldiği durumda, tahsil edilmediği halde beyan edilen KDV’nin şüpheli alacak kapsamında karşılık ayrılarak gider yazılması alacaklı satıcı mükellefleri mağdur ediyor.

Bize göre, tahsil edilmediği halde beyan edilen KDV, KDV dahil alacağın şüpheli alacak haline gelmesi nedeniyle karşılık ayrılarak gider yazıldığı durumlarda, gider yazılmak suretiyle değil, ters bir kayıtla indirilecek KDV olarak dikkate alınarak düzeltilmeli, tahsil edilmesi halinde ise yeniden beyan edilmeli. KDV’nin gider yazılması ile indirim konusu yapılması çok farklı şeyler. Bunun için, değersiz alacakların KDV’sinde olduğu gibi yasal bir değişiklik yapılması gerekiyor.
 

Sonuç Olarak;

Sahte çek nedeniyle sadece Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulması veya ceza mahkemelerinde dava açılması, şüpheli alacak karşılığı ayrılması için yeterli değil. Şüpheli alacak karşılığı ayrılabilmesi için, mutlak suretle alacakların tahsiline yönelik dava açılması veya icra takibi yapılması gerekiyor. Aksi halde, sadece Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulması veya ceza mahkemelerinde dava açılmasına dayanılarak şüpheli hale gelen alacak için karşılık ayrılarak gider yazılması, sizi ciddi cezai yaptırımlarla karşı karşıya bırakabilir.

Aman dikkat!

OgünHaber |  Abdullah TOLU