Bir kat kesilen vergi ziyaı cezaları için tarhiyattan önce uzlaşma mümkün olmakla birlikte, 3 kat kesilen vergi ziyaı cezaları tarhiyat öncesi uzlaşmaya konu edilmemektedir. Bir kat vergi ziyaı kesilen mükellefler için uzlaşma yolu açık olmakla beraber bunlar hakkında Asliye Ceza Mahkemesine dava açılması idare tarafından mümkün değildir. Sonuçta pek çok vergi mükellefi aşağıdaki durumlar ile karşı karşıya gelmektedir.

1- Son yıllarda yapılan cezalı vergi tarhiyatında önce bir Vergi Tekniği Raporu düzenlenmekte, ardından ya inceleme elemanı tarafından bu rapora dayanılarak Vergi İnceleme Raporu düzenlenmekte veya VTR Takdir Komisyonuna iletilerek re’sen tarh matrahının tespiti yoluna gidilmektedir. VTR, takdire veri sağlamak amacıyla takdir komisyonlarına iletilmekte, Takdir Komisyonlarınca da, Re’sen Takdir için gereken (ve hatta zorunlu olan) “araştırma” görevinin yerine getirilmesini sağlayan bir rapor olarak değerlendirilmektedir. Vergi tekniği raporları esasen idare davaya konu edilmemekle beraber inceleme elemanı tarafından matrah tespiti dışındaki hususları ortaya koymak ve vergi incelemesine veya takdir komisyonlarına veri sunmak dışında bir geçerliliği bulunmamaktadır. Bu vergi tekniği raporları esas alınarak daha sonra vergi inceleme raporları düzenlenmektedir. İnceleme elemanları genel durum araştırması, özel nitelikli tespitlerin sağlanması ve sadece bir mükellef için değil, birden çok kişiyi ilgilendiren durumlarda - “vergi mahremiyetini” de dikkate alarak - Vergi Tekniği Raporu” hazırlamaktadır. Bu rapor, bir vergi inceleme raporu mahiyetinde değildir ve doğrudan tarhiyat dayanağı olarak kullanılmaz.

2- 3 kat VZC kesilen mükellefler Asliye Ceza Mahkemesinde yargılanmaktadır.

3- Olay EPDK kurumuna intikal ettirilerek mükelleflerin istasyonları kapatılabilmektedir.

4- Mükelleflerin bütün alışları gerçek olduğu halde satışlarının örneğin; binde birlik kısmı toptan akaryakıt satışına dayalı olmasına rağmen sahte olarak kabul edilmektedir. Bu konuda PTS kayıtları baz alınarak mükelleflere cezalı tarhiyatlar yapılmaktadır. Oysa ki, PTS kayıtları her zaman vergi tarhiyatında bir veri olarak kullanmamaktadır. Hatta yargıya intikal eden pek çok konuda vergi yargısı PTS kayıtlarına tarhiyatta veri olarak dikkate almayıp, kaçak akaryakıt satışına PTS kayıtlarını bir veri olarak kabul etmemektedir. Oysa ki, idari görüş yargının görüşünün tam aksi yönündedir. Uygulamada bazı durumlarda HTS kayıtlarında da hatalar ortaya çıkmaktadır. Örneğin;

a- Aynı taşıma aracına ait plaka ilgisiz iki lokasyonda görüntülenmiş ise HTS kayıtları şahit ifadesi olmadan ancak zayıf bir delildir. Hatalı plaka kaydı, hatalı plaka tespiti, sahte plaka kullanılması gibi çok sık karşılaşılan olaylar dikkate alındığında bir kamyonun/tankerin HTS kaydı sağlam bir delil değildir.

b- HTS kayıtları, mutlaka, araç sahibi ya da sürücüsünün ifadesine baş vurularak desteklenmelidir.

c- Yani, bazı durumlarda, Danıştay kararında sözü edildiği gibi tanık ifadesinin başka delillerle güçlendirilmesi değil, delil sayılan belgenin ancak tanık ifadesiyle pekiştirilmesi gerekmektedir.

d- Tanık ifadesi vergiyi doğuran olayla doğrudan ilgisi bulunmayan ancak ifadeyi güçlendiren (tamir bakım, kantar ölçümü, kaza veya trafik ceza tutanağı, köprü-tünel geçiş fişi vs. gibi) belgelerle diğer delillere nispetle daha güçlü hale gelebilmektedir. [1]

5- PTS ’ye ilişkin olarak verilen bir istinaf Mahkemesi kararında: “Plaka Takip Sistemi  verilerinden yola çıkılarak akaryakıt bayisi olan davacı şirketin sahte belge düzenleyicisi olduğu söylenemez” şeklinde İzmir Bölge İdare Mahkemesi tarafından verilmiş en güncel 10.01.2023 tarihli bir karar mevcuttur. Dolayısıyla vergi hukukunda ispat vasıtası olarak her zaman PTS kayıtları (Plaka Takip Sistemi) esas alınmaması gerekir. Çünkü, PTS kayıtlarında da zaman zaman sağlıksız sonuçlar elde edilebilmektedir. Tek başına PTS kayıtlarının bir veri olarak ele alınması hukuken mümkün bulunmamaktadır. Önemli olan akaryakıt giriş-çıkış emtia dengesinin tutturulmasıdır. Burada bayilerin toptan satış, perakende istasyon satışları, yazarkasa pos cihazlarıyla yapılan satışlar, mal  satış iadeleri, incelemeler sırasında dikkate alınmalıdır.

6- Vergi incelemesinde ispat yükümlülüğü ve tanık ifadeleri olayın durumuna göre kullanılabilecektir. Tanık olarak ileri sürülen kişinin tanık ifadesinin kanıt olma özelliğinin zayıflığı değil, ifadenin şaibeden ve her türlü muvazaadan arındırılmış olması gerekecektir.

--------------

[1] Tuncer Ertuğrul, Vergi İncelemelerinde İspat Yükümlüğü ve Şahit İfadelerinin Önemi, Muhasebetr, 12.01.2023

HukukiHaber | DR. MUSTAFA ALPASLAN