Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından son günlerde mükelleflere uyarı yazıları gönderilmektedir.
Buna göre, kısaca KURGAN olarak tanımlanan ve yapay zeka destekli olduğu iddia edilen kuruluş Gözetimli Analiz Sistemi ile riskli konularla ilgili olarak mükellefler uyarılmakta ve bilgilendirilmektedir. 213 sayılı VUK Md. 359 hükmüne göre Sahte Belge Düzenleme ve Kullanma olasılığı yüksek olan veya Resen kapatılan mükelleflerle ilgili olarak, bunlarla ticari alışverişte bulunan ve bu mükelleflerden aldıkları faturaların kanuni defter kayıtları ve beyanlarına yansıtılan mükellefler ilişkili bir şekilde ikaz edilmektedir.
KURGAN sistemi ile idarece yapılan uyarılar gerçek ve tüzel kişilerin ileride muhtemel karşılaşacakları en ağır bir cezadır. Bu kapsamda 213 sayılı VUK Md. 359 hükmü gereğince suçları işleyenler ağır vergi ziyaı cezasına muhatap olma durumundadırlar. Olayın gerek parasal boyutları, ve gerekse Ceza Hukuku açısından sorumlulukları ve ilgili müeyyideleri oldukça önem taşımaktadır. Bunun yanı sıra 3 kat Vergi Ziyaı Cezası kesilmesi veya tekerrür halinde 4,5 kata kadar Vergi Ziyaı Cezası tatbiki ve uzlaşma hakkının ortadan kaldırılması …… vb. durumlar söz konusu olabilmektedir. Asıl en önemli olan problem Ticari ilişkilerin sekteye uğraması, Vergi İdaresi ile yaşanan ve sonu belli olmayan uyuşmazlıkların yorucu etkileri, Vergi İadelerinin Vergi İncelemesi kapsamına alınması vs. uygulamalar da dikkate alındığında sisteme isim seçiminin KURGAN olarak belirlenmesi bir tesadüf olmasa gerekir. Ayrıca iş yapılan mükellefler arasında ticaretin sekteye uğraması bizce en önemli husustur. Çünkü büyük şirketler malzeme aldıkları tedarikçilerinin yanıltıcı veya sahte fatura kullanması veya düzenlemesi durumunda alışverişi kesmektedirler. Bu durum KDV iadesi alan şirketler açısından daha önemli bir hal almaktadır. Çünkü iade alan mükellefler, alt firmalarından gelen faturaların doğru olup olmamasından sorumludurlar. Alt firmaların problemli müşteri olması halinde, KDV iadesi yönünden sorunlar yaşanmaktadır.
Bilindiği üzere Danıştay yıllardır kanuni süresinden sonra verilecek beyannameye ihtirazi kayıt konulsa bile açılan davanın esasının incelenmeyeceği görüşündeydi. Ancak son dönemlerde ortaya çıkan bir kısım kararlara göre artık bu keyfi değerlendirme önemini yitirmeye başlamıştır. Aşağıdaki kararda müeyyideli yazı olmasa dahi kanuni süresinden sonra verilecek düzeltme beyannamesi üzerine salınan cezalı vergilere karşı dava açılabileceği görüşü değerlendirilmiştir.
Söz konusu kararın KURGAN ile ilişkisi: KURGAN yazılarının bir “bilgi isteme” yazısı olduğu ve müeyyide taşımadığı bu nedenle “ihtirazi kayıtla” yapılan düzeltme üzerine tahakkuk eden vergi ve kesilen cezalara karşı dava açılamayacağı şeklinde görüşler ileri sürülmüştür.
Ancak aşağıdaki kararın bu görüşü ortadan kaldırmaya yeterli olabileceği görüşündeyiz..
T.C.
Danıştay
3. Dairesi
2023/4749 E.,
2023/3408 K.
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … Demir Çelik Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi (E-Tebligat)
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Vergi Dairesi Müdürlüğü/…
VEKİLLERİ : Av. …- Av. …
İSTEMİN KONUSU : ... Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararına yöneltilen istinaf başvurusuna ilişkin … Bölge İdare Mahkemesi ... Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: Davacı adına, yasal süresinden sonra ihtirazi kayıtla verilen düzeltme beyannamelerine istinaden 2017 yılının Mart ila Aralık dönemleri için olarak tahakkuk eden katma değer vergisi ve hesaplanan gecikme faizinin kaldırılması istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Davalı idarenin müeyyideli yazısı olmaksızın, katma değer vergisi beyannamelerine konulan ihtirazi kaydın, süresinden sonra verilen beyanname üzerine tahakkuk eden vergilere dava açma hakkı vermediğinden, davacı adına tahakkuk ettirilen vergi ile hesaplanan gecikme faizinde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: İstinaf başvurusunun, usul ve hukuka uygun olduğu sonucuna varılan Vergi Mahkemesi kararının kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği gerekçesiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Düzeltme beyannamesi verilmesinin istendiği tarih itibarıyla usulüne uygun bir vergi incelemesi yapılmadan, kaydedilen faturaların gerçek olup olmadığı ortaya konulmadan idarenin baskısı sonucu verilen düzeltme beyannamelerine istinaden tahakkuk eden vergi ve hesaplanan gecikme faizi ile kesilen vergi ziyaı cezasında hukuka uygunluk bulunmadığı ileri sürülerek kararın bozulması istenilmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'NİN DÜŞÜNCESİ: Davacı adına gönderilen müeyyideli herhangi bir yazı veya bildirim olmasa da ihtirazı kayıtla verilen düzeltme beyannamelerine karşı dava açabileceği, dosyanın esastan incelenerek karar verilebileceği, Anayasa Mahkemesinin 27/02/2019 tarih ve B. No:2015/15100 sayılı kararının sadece müeyyideli yazı gönderilen mükellefler yönünden değil aynı zamanda idarenin fiili baskısı olduğu durumlarda da emsal teşkil ettiği görüşüyle Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Üçüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:.
MADDİ OLAY :
Davacının, faturalarını kayıtlarına aldığı mükelleflerin sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleyenler listesinde olduğunu öğrenmesini müteakip, bu mükelleflerden olan alışlarına isabet eden katma değer vergisini ihtirazi kayıtlı olarak düzeltme beyannamesi vermek suretiyle indirim listesinden çıkartması üzerine adına tahakkuk eden katma değer vergisi, hesaplanan gecikme faizine karşı dava açıldığı anlaşılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun idari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı başlıklı 2. maddesinde, idari dava türleri sayılarak maddenin (a) bendinde iptal davası idarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan dava olarak tanımlanmaktadır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Mükelleflerce, ihtirazi kayıtla verilen düzeltme beyannameleri esas alınarak yapılan tahakkuk, hesaplanan gecikme faizi ve kesilen vergi ziyaı cezalarına karşı açılan davaların esası incelenmeden reddedilmeleri nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği ileri sürülerek yapılan başvuru üzerine, Anayasa Mahkemesinin 27/02/2019 tarih ve Başvuru No:2015/15100 sayılı kararıyla; başvurucuların mülkiyet haklarına müdahale teşkil eden vergilendirme işlemlerinin yargı yoluyla denetlenebilmesi imkânına sahip olamadıkları dolayısıyla, derece mahkemelerinin 213 sayılı Vergi Usul Kanun'un 378. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen hukuk kuralını, düzeltme beyannamesine ihtirazi kayıt konulmasının dava açma hakkı vermeyeceği şeklinde yorumlamasının -sürecin bütününe bakıldığında- başvurucuların, müdahalenin hukuka aykırı olduğuna yönelik olarak iddia ve itirazlarını etkin bir biçimde sunamaması sonucuna yol açtığı, buna göre somut olayda mülkiyet hakkının öngördüğü usul güvencelerinin sağlanamamasından dolayı müdahalenin başvuruculara şahsi olarak aşırı bir külfet yüklediği, mülkiyet hakkının korunması ile müdahalenin kamu yararı amacı arasında olması gereken adil dengenin başvurucular aleyhine bozulduğu sonucuna ulaşıldığı, başvurucuların mülkiyet haklarına yapılan müdahale ölçüsüz olduğu gerekçesiyle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine, kararın bir örneğinin ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere vergi mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Uyuşmazlıkta, davalı idarece, düzeltme beyannamesi verilmesi hususunda davacıya herhangi bir zorlama yazısı tebliğ edilmemiş ise de davacının kayıtlarına almış olduğu faturaların düzenleyicileri hakkında ortaya çıkan olumsuz saptamalar nedeniyle adına yapılacak bir vergi incelemesi neticesinde vergi, ceza ve gecikme faiziyle karşılaşabilme ihtimali bulunduğu gibi bu durumun katma değer vergisi indirim işlemleri yönünden bir takım sıkıntılar yaratabileceği dolayısıyla ticari yaşamını olumsuz yönde etkileyebileceği dikkate alındığında, yasal süresinden sonra verdiği düzeltme beyanına koyduğu ihtirazi kaydın tahakkuk eden vergi ve hesaplanan gecikme faizine karşı dava açma hakkı verdiğinin kabulü gerekmektedir. Zira, yukarıda yer verilen Anayasa Mahkemesi kararında da belirtildiği üzere, mülkiyet hakkının korunması ile müdahalenin kamu yararı amacı arasında olması gereken adil dengenin davacı aleyhine bozulduğu değerlendirilmiştir.
Öte yandan, yukarıda "Mevzuat" bölümünde yer verilen tanıma göre açılan bir iptal davasında iptali istenilen işlemin; yetki, şekil, sebep, konu ve maksat unsurları açısından ayrı ayrı hukuka uygun olup olmadıklarının denetlenmesi gerekmekte olup bu unsurlardan birisinde hukuka aykırılık bulunursa işlem iptal edilmelidir.
Hukuka uygunluk denetiminin yapılması gereken sebep unsuru idari yargıda; idareyi işlemi yapmaya iten saik olarak tanımlanmıştır. İdare tesis ettiği işlemi, gerçek ve hukuka uygun sebeplere dayandırmak zorundadır. Sebebin gerçek olması, varlığının usulüne uygun olarak yapılan tespitlerle ortaya konulmuş olması; hukuka uygun olması ise idarenin işlemi dayandırdığı sebebin, kanunda tesisi için dayanabileceği öngörülen sebeplerden olması anlamına gelmektedir.
Dava konusu uyuşmazlıkta sebep unsuru, davacının fatura almış olduğu mükellefler hakkında olumsuz tespit bulunması ve söz konusu faturaları kayıtlarından çıkararak düzeltme beyannamesi vermemesi halinde özel esaslara tabi mükellefler listesine alınacağının tarafına sözlü olarak bildirilmesi, dolayısıyla hakkında olumsuz tespit/rapor bulunduğu belirtilen mükelleflerden yapılan alımların gerçek kabul edilmemesidir.
Bu durumda, davacı tarafından verilen düzeltme beyannamelerine konulan ihtirazi kaydın kabul edilmeyerek tahakkuk ettirilen vergi, hesaplanan gecikme faizinin sebep unsuru hakkında yargısal denetim yapılması gerekirken bu husus göz ardı edilmek suretiyle verilen kararda hukuka uygunluk görülmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1.Temyiz isteminin kabulüne,
2. Temyize konu Vergi Dava Dairesi kararının BOZULMASINA, 02/10/2023 tarihinde oyçokluğuyla kesin olarak karar verildi.
(X)-KARŞI OY :
Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar Vergi Dava Dairesi kararının dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe karşısında, kararın bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından, temyiz isteminin reddi ile kararın onanması gerektiği görüşüyle Daire kararına katılmıyoruz.