BDDK’nın yeni düzenlemesi sonucu bankaların kredi kullandırmak üzere bağımsız denetim raporu istemesi ise yeniden sektörü canlandırmıştır. Ancak bu durumun yine de bağımsız denetimin tam olarak anlaşılmasını sağladığını düşünmüyorum.

Haber_Resim_tasarım_Yılmaz_SEZER_1

Ticaret hayatımıza 10 yıl önce değiştirilen Ticaret Kanunumuzla birlikte giren Bağımsız Denetim; artan fiyatlar genel seviyesindeki yüksek artış nedeniyle izleyen yıllarda daha yoğun bir şekilde karşımıza çıkacaktır. Çünkü artan fiyatlar genel seviyesi işletmelerin ciro artışını sağlayacak ve dolayısıyla işletmelerin bağımsız denetime tabi olma kriterlerinden bir tanesi gerçekleşmiş olacaktır.

Daha önceki birçok yazımda işletmelerin bağımsız denetimi yasak savmak amacıyla yaptırdıklarını bağımsız denetimden faydalanmayı bilmediklerini, oysa bağımsız denetimin işletmelerin aynası olduğunun altını çizmiştim.

BDDK’nın (Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu) yeni düzenlemesi sonucu bankaların kredi kullandırmak üzere bağımsız denetim raporu istemesi ise yeniden sektörü canlandırmıştır. Ancak bu durumun yine de bağımsız denetimin tam olarak anlaşılmasını sağladığını düşünmüyorum. Bu konuda KGK’nın (Kamu Gözetim Kurumu) işletmeleri bilgilendirmesi ve yönlendirmesi gerektiğini de, müteakip defalar yazılarımda belirtmiştim. Şimdi diyeceksiniz ki, KGK’nın başka işi yokta bağımsız denetimin işletmelere sağladığı faydalar veya bağımsız denetim raporunun okunması ve yorumlanması konusunda işletmeleri mi bilgilendirecek? Bence evet bilgilendirmesi şart! Çünkü bunu yapabilecek başka bir kurum bulunmamaktadır. KGK kamu yararı gereği nasıl bağımsız denetim kurallarına uygun olarak yapılmasını planlamak / denetlemek zorunda ise, bana göre bu şekilde emek verilerek hazırlanana raporlardaki verilerin işletmelerin için taşıdığı anlam ve önem konusunda da bilgilendirmeler yapması gerekmektedir. Hemde bu eğitimleri sadece özel sektör işletmeleri için değil, kamuya ait işletmeler içinde yapmalıdırlar. Çünkü kamu işletmeleri söz konusu bu raporları hiç önemsememektedir.

Bildiğiniz üzere bağımsız denetçi bağımsız denetim sonuçunda firmaya ilişkin bir görüş vermektedir.

Bu görüş olumlu olabildiği gibi, sınırlı olumlu (Şartlı), olumsuz veya görüş vermekten kaçınma şeklinde olabilmektedir. İşletme sahiplerinin tek istediği veya beklediği denetim sonucunda bağımsız denetim firmasının olumlu görüş bildirmesidir. Diğer görüşlerin anlam ve yaptırımlarının neler olduğu tam olarak bilinmemekle beraber, bu görüşeler nedeniyle iş ve işlemlerini yaparken karşılaşılacak zorluklar daha önceden tecrübe edilmesi nedeniyle ısrarla görüşün olumlu olmasını beklemektedirler.

Bu durum öğle fanatik bir hale gelmiş durumdadır ki, işletmeler bağımsız denetim hizmetini sadece olumlu görüş bildirmeleri halinde gerçekleşmiş gibi algılamakta ve kabul etmektedirler. Oysa bağımsız denetim hizmeti rapordaki görüş olumlu da olsa olumsuzda olsa verilmiştir ve hizmet tamamlanmıştır.

Böyle düşünmeyen işletme sahipleri veya yöneticileri ise bağımsız denetim firması üzerinde ücret yönünden bir baskı kurarak olumlu görüş vermesi için zorlamaktadır. Bu durum hem özel sektör işletme sahipleri ve yöneticileri hemde kamudaki işletmelerin bürokratları için geçerlidir. İnceleme bitti, rapor taslağı paylaşıldı görüş olumlu değilse ödeme yapmayarak bağımsız denetim firmalarını zora sokmaktadırlar. Maalesef bu tarz üzücü durumlarla bizde her bağımsız denetim firması gibi karşılaştık. Oysa bağımsız denetime tabi olan özel ve kamu işletmelerinin bilmesi ve çekinmesi gerekir ki; “ Bağımsız denetim ücretinin ödenmesi, denetim hizmeti dışında hiçbir şarta bağlanamaz.” Bunun aksine düşünüp davranan ise suç işlemiş olur. Çünkü ne denetim bağımsız olur ne de denetim sonucunda verilen görüş bağımsız olarak düzenlenir.

Dolayısıyla bağımsız denetimi ücret baskısından kesinlikle kurtarmak gerekir. Bunun yolunun ise bağımsız denetimi yapan ve yaptıran tarafların bilinçlendirilmesi, bağımsız denetimin anlam ve öneminin anlaşılması ile olabileceğini düşünmekteyim. Bu konuda bir takım polisiye tedbirler alınıp uygulanabilir ama esas olanın bu tedbirlerden çok algı düzeyinin ve bilinçlendirmenin yükseltilmesi ile gerçekleşeceğine inanıyorum. Bu konuda da en büyük görev ve sorumluluk yine KGK’ya ve bağımsız denetim firmalarına düşmektedir.

Ancak bunu tam anlamı ile gerçekleştirilebilmesi için herhalde biraz daha zamana ihtiyaç duyulmaktadır.

Yılmaz SEZER