Bizim nesil mi? Yani1950’li yıllarda doğanlar mı? Yoksa bizim çocuklarımız veya torunlarımız mı, daha şanslı diye hep düşünürüm.
Şans derken, iş bulma ve ekonomik koşullar yönünü kastediyorum.
Yaşadığım bir olay bu sorunun yanıtını somut şekilde özetledi.
Kızımla Datça’da sabah yürüyüşünden sonra fırından simit almak istedik.
Orta yaşlarda bir bey simitleri verdiğinde, ben ve kızım ödeme yapma yarışına girdik.
Satıcı bey, bırak kızım baban versin dedi ve ekledi “bunlar çocukları için para ödeyen son nesil çünkü” dedi.
Her gün yüzlerce kişiden para alışverişinde bulunan ve bu alanda deneyim sahibi olmuş birinin benim için” para ödeyen son nesil” şeklinde değerlendirmesi gerçekten çok ilgimi çekti.
Bunun anlamı, bizden sonraki nesiller çocukları adına para ödemeyecek durumda olacaklarını ima etmesi bence çok anlamlıydı.
Bu beyin, bu konudaki gözlemenin çok yerinde olduğunu düşünüyorum.
Bizler okulları bitirdiğimizde önümüzde sınırsız iş olanakları vardı. İşsiz kalır mıyım stresini iç yaşamadık. Önümüze birden çok olanaklar sunuluyordu.
Çalışma hayatımızda tabii ki zorluklarla karşılaştık. Ama geleceğimizle ilgili hiçbir endişe duymadan çocuklarımızı büyüttük. Ekonomik olarak da bir yerlere gelebildik.
Ayrıca bizim nesil, çocuklarımızın babaları, anne- babalarımızın da sosyal güvenliği olarak da görev yaptık.
Çocuklarımız için aynı şeyi söylemek oldukça zor. Yıllar geçtikçe koşullar daha da zor hale gelmektedir. Üniversiteden mezun olmuş, milyonlarca çocuğumuz var ama, iş bulmak ve uygun çalışma ortamı yakalamak son derece kısıtlı.
Üniversite sayımızın 250’yi geçmiş olması hiçbir anlam ifade etmiyor. Çünkü kurumsal firmalar sadece 5-6 üniversite dışındaki mezunlara şans tanımıyor.
Denilebilir ki 1975’lerde nüfus çok düşüktü. O nedenle imkanlar genişti.
Evet 1975’te nüfus 40 milyondu, gayrisafi milli hasılada 28,5 milyar dolardı.
Bugün ise, nüfus 86 milyon, gayrisafi milli asıla ise 720 milyar dolar civarında.
Nüfus 2 kat artarken, gayrisafi milli hasıla 25 kat artmış durumdadır.
Buna rağmen, 1970 yıllarının koşulları bugün gençlerin önüne sunulmamaktadır. Nedeni sorgulanmalıdır.
İşte simit satıcısı bey de tespitinde, bu gerçeği vurgulamak istiyor.
Sosyal medyadaki bir paylaşım dikkat çekiciydi.
Bir bilim insanı (bizim nesilden), profesör, iş insanı, sanatçı olan 15-16 arkadaşını bir yemeğe davet ediyor.
Her birine önce, anne babalarının ne iş yaptığı soruluyor. % 90’ı anne babalarını köylü, küçük esnaf veya memur olduklarını beyan ediyorlar.
İkinci soru ise, şu anda kendi çocuklarının ne iş yaptıkları soruluyor. Yine çoğunlukla işsiz, yanlış alışkanlıklar da olan, lüks araç isteyen gibi yanıtlar alınıyor.
Kuşkusuz bu örnek geneli yansıtmayabilir. Ancak bir gerçeği de vurgulamadığı söylenemez.
Hani birileri diyor ya; eski Türkiye şöyleydi böyleydi.
Bu somut sosyolojik tespitler hangi Türkiye’nin daha iyi olduğunun göstergesi değil mi?
Sorgulanması gereken şu;
Gençlerin önüne, eski Türkiye mi, yoksa nüfusu iki kat artarken, gayrisafi milli hasılası 25 kat artan şimdiki Türkiye’mi daha olumlu koşullar sunmaktadır?
Bence her şeyin özeti bu.