Para Politikası Kurulu politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranının yüzde 17,5’ten yüzde 25 düzeyine yükseltilmesine karar vermiştir.

Para Politikası Kurulu politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranının yüzde 17,5’ten yüzde 25 düzeyine yükseltilmesine karar vermiştir.

Peki, neden dibi görmeyi hedefledik de, olmadı? Beğenmeyip tekrar verayı hatırladık. Kuşlar evet ölür, uçmayı hatırlamak lazım.

Ee yapılanların tamamı çöp olmadı mı?
Bu millete yapılan ve veya yapılmış bir zulüm değil mi?

Sorular ve sorgular kafalarda artık sınır tanımıyor.

Ne istediğimizi bilmiyoruz. Dün düşük faiz yaygarasını koparanlar bugün yükselen faiz ile kim kredi alabilir naraları atmaya başladı.

İçerdeki İrlandalılar ihracat yapacağım diye dövizin değerlenmesini isterken, garibanın bu yükselişte kurtulacağı inancında kadere oynuyor. Yapılan ihracat maliyeti oysa üçte iki ithalata dayalı. İç piyasada ayranımız yok içmeye, dış piyasaya gelince ulufe dağıtmak anlaşılır gibi değil. Önümüzde tünelin ucunda bir ışık varsa, bu belki de kurtuluşu değil, ipini koparmış boğa gibi üzerimize gelen bir tren de olabilir.

İyi görüp, doğru bakmamız lazım.

Sonuç olarak; madem faiz artacaktı da, Ülkemiz neden bu halde ve mutsuz, hem de huzursuz?

Nas diyerek muhlis ve munis vatandaşlar kelimelerin gücü karşısında, orantısız olarak enerji ve efor kaybetmediler mi? Hem avare konuşmaların başladığı sıralarda dolar yaklaşık olarak 8₺ değil miydi?

Neyi, neden test etmeye kalktık?

Almanya’da ‘Weimar Cumhuriyeti’ (1918-1929) döneminde ortaya çıkan hiperenflasyonun sonuçları biliniyor. Bugünden tam yüz yıl önce, 1. Dünya Savaşı’ndan mağlup devlet olarak zamanın en kötü şartlarında galip devletlerin baskılaması sonucu,  hiperenflasyon ilk defa doğmuş oldu. Yüksek enflasyonun başlangıcı olarak kabul edilebilecek bu olağanüstü ortamda bir dakika da %23 fiyat artışının olduğu bir Almanya örneği akıllara gelmeli. Almanya, Ülkemizin bu zamanlarına çok benzeyen olumsuz ekonomik yapıdan, üretime dayalı kalkınma mucizesiyle çok kısa zamanda nasıl kurtularak toparlanmasını örnek alarak, pratikte bire bir uygulamaya almayı hemen şimdi önemseyerek yapmalıyız.

Dolayısıyla bu halis duygular ile vatanını milletini seven yöneticilerin büyük zahmetler ile ortaya koyduğu irade elbette pratikte devlet insicamını oluşturan her kademesinde aynı özenle uygulanmadığı apaçık ortadır. Ki bunlardan biri kamu harcamalarında tasarruf tedbirleridir.  

Ancak kamuda bu tasarruf tedbirlerine uyulmadığı ayan - beyan ortada iken; biz bu toparlanmayı şıhın şeyhin verdiği cennetteki arsalarımızı hayal ederek seyir halimizi inatla korumaktayız. 

Başımızı çevirdiğimiz her yerde devlet kisvesine bürünerek, görevini kötücül düşüncelerine alet eden birçok kibirli kamu çalışanına şahitliğimiz mevcut değil midir?

Üstten bakan bir kamu çalışanı sınıfın, halkına Hak için çalışarak hizmet etmesini kimse düşünmez kanaatindeyim. Küçük bir misal vermem gerekirse:

Kamuda tasarruf tedbirlerinin kimlerin elinde nasıl uygulandığını ve algılara kazınan durumundan görelim.  

Türkiye’mizin nüfus yoğunluğu bakımından en kalabalık şehri İstanbul ve onun kalbi diyebileceğimiz herkesin yakinen bildiği Taksim'in göbeğinden bahsederek, kamunun tasarruf tedbirlerine uyumunu sorgulayalım.

Bölge de çakra yapan kadınlar, kendilerine görev için tahsis edilen araçların kontağını kapatmadan doyumsuz aç gözleriyle çok yakından izleyen ve erk içinde kendini ilah(!) sanan hercai kolluk kuvvetlerine rağmen işlerine devam etmekteler. Yine ortalık yerlere tezgâh açmış ne idüğü belirsiz karanlık yüzlü göçmen satıcılara göz yuman, sohbet eden(!) ve bunun adına da güya görev yapıyor denilen zabıta görevlileri mi Hak için halka hizmet için çabalayacaklar? Tabi ki kontak yine açık ve devletin ve veya halkın parası egzozdan duman olarak atılmaya devam ederken. (Vicdanı adalet olan ve hırsıza uğursuza aman vermeyenler anlatımlardan aridir.)

Bildiğiniz gibi, her tarafımız yangın yeri iken lokal olarak bahsini ettiğim alan, küçük bir örnek olarak kalıyor.

Unutmadan; kendilerine ait bir gramını dahi kimseye koklatmayan bu asalaklar, devlet malına gelince d*muz gibi davranmayı ne zaman bırakacaklar?

Sordum. Sorgulayacağım.

Sorarak, sorguladıkça muhalefet diyenlere inat; Hak için Halk için muhalifliğin ne kadar önemli olduğunu, hiç değilse kendi yüreğimizi dağlayarak belki de biraz olsun içimizi dökerek hem anlatacağız, hem de anlayacağız(!)

Merhamet dilenciliği yapmadan, karanlıkları her birimiz birer mum gibi aydınlatmalıyız.

Ya yoksa bunca sorun yumağında oynatmamıza az kaldı. Köprüdeki kıssayı bilirsiniz. Hatırlayalım,

Konulan vergilerden ve baskılamalardan vatandaş ne zaman bunalıp delirecek diye kontrole tabi iken, tersine uygulamaları benimseyerek kabullenmiş olmalarını ve muamelenin daha konforlu olmasını istemeleri manidar değil mi? Bu gerçeği bir kenarda askıya alarak tutalım. Lazım olursa köprüye çıkmayasınız diye.

Geleceğimiz için temkinli olmak da fayda var.

Bu zamanda linç yemeyecek kadar alev verdiğimiz kanaatiyle politika faiz oranının yüzde 25 düzeyine yükseltilmesinin, vatana millete hayırlı olmasını temenni ederim.  

Saygılarımla. 24.08.2023 
Selahattin İpek


Eki: Merkez bankası faiz kararı 
https://www.bdturkey.com/merkez-bankasinin-faiz-karari...

Kaynak: www.bdTurkey.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)