Yurt dışında ödenen vergilerin, mahsup edilmesi bazen mükellefler tarafından ihmal edilmekte ya da mevzuata uygun olarak mahsup gerçekleştirilmeyerek vergi ve ceza riskine açık olunmaktadır. Çifte vergilendirmenin önlenmesine ilişkin yöntemlerden birisi olan mahsup uygulamasına ilişkin olarak, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu (KVK) ile 1 seri no’lu KVK Genel Tebliği’nde yer alan düzenlemeler ve idarenin verdiği bazı özelgelerdeki değerlendirmeler kapsamında önemli görülen konular, aşağıda “10 soru – 10 cevap” şeklinde özetlenmiş ve mükelleflere özellikle beyan dönemlerinde hatırlatıcı bir rehber olması hedeflenmiştir.

1- Yurt dışında ödenen vergilerin mahsubundaki amaç nedir?

Bilindiği üzere, 5520 sayılı KVK’nın 33/1’inci maddesinde, yurt dışında elde edilip de Türkiye’de vergilendirilecek kazançlar için daha önce mahallinde ödenen vergilerin, Türkiye’de bu kazançlar nedeniyle hesaplanacak kurumlar vergisinden mahsup edilebileceği düzenlenmektedir.

Yurt dışında ödenen vergilerin mahsubu, çifte vergilendirmenin önlenmesine olanak sağlar. Örneğin, kaynak devlette elde edilen kazançlar üzerinden ödenen vergiler, tam mükellefiyet esasında vergilendirmenin yapıldığı ikamet devletinde koşullar dahilinde mahsup edilerek aynı kazancın hem kaynak hem de ikamet devletinde vergilendirilmesinin önüne geçilmektedir. 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 33’üncü maddesinde yer alan kurallar kapsamında yurt dışında ödenen vergilerin mahsup edilebilmesi için öncelikle bu vergilerin gelir üzerinden alınan bir vergi türü olarak “kurumlar vergisi” benzeri vergiler olması gerekmektedir.

Örneğin, Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından verilen 29/09/2011 tarih ve B.07.1.GİB.4.06.16.01-2010-KVK-5-15-799 sayılı özelgede, yurt dışında malzeme ve teçhizat teslimleri dolayısıyla elde edilecek kazançlardan yurt dışında ödenen kurumlar vergisi benzeri vergilerin bu kazanç üzerinden tarh olunan kurumlar vergisinden mahsup edilebileceği, ancak Katma Değer Vergisi veya harcama vergisi mahiyetindeki vergilerin anılan Kanun’un 33’üncü maddesi hükmü çerçevesinde mahsup edilemeyeceği belirtilmiştir.

2- Yurt dışında ödenen vergilerin değerlemesi nasıl yapılacaktır?

Yurt dışında ödenen vergilerin mahsubundaki en önemli sorulardan birisi, “değerleme kuralı”nın nasıl uygulanacağına ilişkindir. Başka bir deyişle, yabancı para cinsinden ödenen vergilerden Türkiye’de mahsuba konu edilecek tutar nasıl hesaplanacaktır?

Mahsup edilecek vergi tutarı ile ilgili dönemde ödenmesi gereken vergi tutarını doğrudan etkileyecek olan “değerleme kuralı”, 5520 sayılı KVK’nın 33/9’uncu maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, yurt dışında yabancı para ile ödenen vergilere, bunların ilgili bulunduğu kazançların genel sonuç hesaplarına intikali esnasındaki kur uygulanacaktır. Dolayısıyla mahsuba konu olacak vergi, hangi kur üzerinden kazanca dahil edildiyse, brüt kazancın bir parçası olarak, aynı tarihteki kur üzerinden TL karşılığı bulunmak suretiyle mahsuba konu edilecektir.

3- Yurt dışında ödenen vergiler hangi dönemde mahsuba konu edilmelidir?

Yurt dışında ödenen vergilerin mahsubunu yapmak geçici vergi dönemlerinde mümkün müdür? Uygulamada karşılaşılan durumlardan birisi de mükelleflerin yurt dışında ödenen vergilerini geçici vergi beyannameleri üzerinde hesaplanan vergiden mahsubunu ihmal etmeleridir. 5520 sayılı KVK’nın 33/5’inci maddesinde, yurt dışından elde edilen gelirlerin bulunması halinde, bu gelirler üzerinden elde edildiği ülkelerde kesinti veya diğer şekillerde ödenen vergiler, o dönem için hesaplanan geçici vergi tutarından da mahsup edilebilir”

Geçici vergi dönemlerinde mahsuba ilişkin tartışılabilecek konulardan birisi, tevsike ilişkin genel koşulların aranıp aranmayacağıdır. Konuyla ilgili idari bir görüş bulunmamakla birlikte, tevsike ilişkin genel koşulların geçici vergi döneminde aranmaması gerektiği değerlendirilmektedir. Bununla birlikte, risk almak istemeyen mükellefler tevsik edebildikleri vergileri genel kurallar dahilinde geçici vergi döneminde mahsup etmeyi tercih edebilirler.

4- Yurt dışında ödenen vergilerin mahsubuna ilişkin sınırlar nelerdir?

Yurt dışında ödenen vergilerin mahsubunda genel kural, yurt dışında elde edilen kazançlar üzerinden ödenen vergilerin tam mükellefiyet esasında vergilendirilen ülkede bu kazançlar üzerinden hesaplanacak vergiden mahsup edilmesidir.

Dolayısıyla yurt dışında ödenen verginin mahsubunda doğal sınır, Türkiye’de bu kazançlar üzerinden hesaplanan vergi tutarı olmalıdır.

Tuar sınırına dair bu durumun ilk yansıması orana ilişkindir. Yurt dışında ödenen vergilerin tutarsal mahsubuna ilişkin sınır düzenlemesi 5520 sayılı KVK’nın 33/4’üncü maddesinde yer almaktadır. Buna göre, yurt dışı kazançlar üzerinden Türkiye’de tarh olunacak vergilere mahsup edilebilecek tutar, hiçbir surette yurt dışında elde edilen kazançlara Kanunun 32’nci maddesinde belirtilen kurumlar vergisi oranının uygulanmasıyla bulunacak tutardan fazla olamaz.

5520 sayılı KVK’nın 32’nci maddesi “Kurumlar vergisi ve geçici vergi oranı” başlığını taşımakta, söz konusu maddede sektöre ve bazı durumlara göre farklılaşan “genel oran” ile sanayi sicil belgesini haiz mükellef için üretimden elde edilen kazançlara uygulanacak 1 puanlık indirim, ihracat faaliyetlerinden elde edilen 5 puan indirim gibi oran düzenlemeleri de yer almaktadır. Yurt dışında ödenen vergilerin tutar olarak sınırı hesaplanırken bu maddede yer alan “indirimli oran”ların da dikkate alınması gerekmektedir.

Diğer taraftan, 5520 sayılı KVK’nın 32/A maddesinde yer alan indirimli kurumlar vergisi ya da aynı Kanun’un 32/C maddesinde yer alan yurt içi asgari kurumları vergisi uygulamasının bu kapsamda dikkate alınıp alınmayacağına ilişkin yazında detaylı bir değerlendirme görülmemektedir. Her ne kadar tutara ilişkin olarak, 33’üncü maddenin 4’üncü fıkrasında Kanun’un 32’nci maddesinde yer alan kurumlar vergisi oranı ile 33’üncü maddenin 5’inci fıkrasında Kanunun 32 nci maddesinde belirtilen geçici vergi oranı sınır olarak belirtilse de, idare tarafından kurumlar vergisi oranına ilişkin diğer maddelerin de dikkate alınarak, yurt dışında elde edilen kazançlara genel efektif vergi yükünün uygulanmasıyla bulunan tutarların üst sınır olarak dikkate alınması gerektiği iddia edilebilir. Kanunda açıkça yer almayan bir referans ya da düzenlenmeye dayalı bu bakış açısı, bazı durumlarda mükellefler açısından oldukça olumsuz sonuç doğurabilir.

Örneğin, 2022 yılı sonunda 3305 sayılı Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Karar’ın geçici 8’inci maddesi kapsamında indirimli kurumlar vergisi oranının %100 uygulandığı bir durumda, tüm matrahı indirimli kurumlar vergisi matrahı olan bir şirket, hesaplanan vergisi olmadığı için (sıfır) yurt dışında elde edilen kazançlar üzerinden ödediği vergiyi hiçbir şekilde indirim konusu yapamayacak mıdır? Zarar mahsubunda takip eden yıllara devre ilişkin Tebliğ’de getirilen “zarar mahsubu veya istisnalar sonucu ilgili yılda Türkiye’de vergiye tabi

kurum kazancının oluşmaması nedeniyle” şeklindeki ilave koşulun bu örnek için sağlanamaması nedeniyle, yurt dışında ödenen verginin mahsup hakkının tamamen kaybedilmesi sonucu doğabilecektir. Benzer sorun, 5520 sayılı Kanun’un 32/C maddesinde düzenlenen yurt içi asgari kurumlar vergisi açısından da geçerlidir. Kurumların yurt içi asgari kurumlar vergisi matrahı üzerinden %10 oranında vergi ödemesi gereken hallerde de yurt dışında ödenen vergilerin genel vergi oranına kıyasla bir kısmının kullanılamaması gibi benzer bir durum

söz konusu olabilecektir. Dolayısıyla, Kanun koyucunun yurt dışında elde edilen kazançların Türkiye’de mahsuba edilebilecek üst sınırı açısından 5520 sayılı Kanun’un 32’nci maddesine referans yaptığı göz önünde bulundurulduğunda, yatırım teşvik kapsamında düzenlenen 32/A maddesi ile asgari vergilemeye ilişkin 32/C maddesinde yer alan oranların dikkate alınmaması gerektiği değerlendirilmektedir.

Yurt dışında ödenen vergilerin mahsubunda tutar sınırına dair ikinci durum, söz konusu faaliyetlerden elde edilen gelirin Türkiye’de vergiden kısmen veya tamamen istisna olması halinde mahsup edilecek verginin hesaplanmasına ilişkindir. Daha önce de ifade edildiği üzere, mahsup ile esas amaç çifte vergilendirmenin önlenmesidir. Ancak, çifte vergilendirmenin önlenmesi, tam mükellefiyet esasında vergilendirmenin yapıldığı ülkede “istisna” ile sağlanıyorsa ya da çeşitli teşviklerle bu kazanç kısmen istisna edilmiş ise, artık yurt dışında hesaplanan ve ödenen verginin tamamen

mahsubu mümkün olmayacaktır. 5520 sayılı KVK’nın 5/3’üncü maddesinde giderlerin kurum kazancından indirimi açısından geçerli olan amaç ve düzenleme mantığı, burada da geçerli olacaktır. Bu kapsamda, örneğin, yurt dışında elde edilen kazancın yarısı Türkiye’de vergiden istisna edilmiş ise, bu kazanç üzerinden yurt dışında ödenen vergilerin de yarısı genel esaslar dahilinde mahsuba konu olabilecektir.

5- Yasal sınırı aşan vergilerin kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınabilir mi?

Bilindiği üzere, kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılacak tutarlara ilişkin 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun (GVK) 40’ıncı maddesine referans yapılmaktadır. Söz konusu maddenin 6’ncı fıkrasında, ayni vergilerin kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınabileceğine ilişkin düzenlemeye yer verilmiştir. Aynı Kanun’un 90’ıncı maddesinin ilk fıkrasında ise, gelir vergisi gibi şahsi vergilerin matrahtan indirilemeyeceği düzenlenmektedir.

Buna göre, örneğin, yurt dışında elde edilen kazançlar üzerinden, Türkiye’de bu kazançların vergilendirilmesi

sonucunda ödenecek vergilerden daha yüksek tutarda bir vergi ödenmesi halinde bunlar indirime konu edilebilecek midir?

Bu sorunun cevabı olumsuz olacaktır. Nitekim konuyla ilgili İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı da, 21.04.2022 tarih ve 62030549-125[30-2018/18]-443107 21.04.2022 sayılı özelgesinde, “…şirketiniz tarafından yurt dışında ödenen ve Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 33’üncü maddesinde belirlenen yasal sınırı aşan vergiler ise, kurumlar vergisinden mahsup edilemeyecek ve yasal sınırı aşan bu vergi Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunlarında indirilebilecek giderler arasında sayılmadığından, kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınamayacaktır.” ifadelerine yer vererek, Kanun’da belirtilen sınırı aşan yurt dışında ödenmiş olan vergilerin gider olarak dikkate alınamayacağını belirtmiştir.

6- Yurt dışından ödenen vergilerin mahsubunda süre sınırı nedir?

5520 sayılı Kanun’un 33/4’üncü maddesinde, yurt dışında ödenen vergilerin mahsubuna ilişkin süre sınırı düzenlemesine yer verilmiştir. Buna göre; “ilgili bulunduğu kazancın Türkiye’de genel sonuç hesaplarına intikal ettirildiği hesap döneminde tamamen veya kısmen indirilemeyen vergiler, bu dönemi izleyen üçüncü hesap dönemi sonuna kadar indirim konusu yapılabilir”.

Görüleceği üzere, Kanun lafzında genel sonuç hesaplarına intikal ettirilen yıl ve takip eden üç hesap dönemi olarak süre sınırı belirlenmiştir. Buna göre, örneğin, 2024 hesap döneminde yurt dışında ödenen vergisi bulunan bir şirket, tevsike ilişkin koşulları yerine getiremediği için ya da ihmal ederek 2024 hesap dönemi kurumlar vergisi beyannamesinde mahsup etmediği yurt dışında ödenen vergiyi, 2027 hesap dönemi sonuna kadar mahsup edebilecek midir? 1 seri no’lu KVK Genel Tebliği’ndeki düzenlemeler incelendiğinde, Tebliğ’in

33.2. başlığı altında ilave bir koşul getirildiği görülmektedir. Buna göre, ancak zarar mahsubu veya istisnalar sonucu ilgili yılda Türkiye’de vergiye tabi kurum kazancının oluşmaması nedeniyle mahsuba imkân olmaz ise yurt dışında ödenen vergilerin yukarıda belirtilen süre içerisinde mahsup edilmesi mümkün olacaktır. Dolayısıyla mükelleflerin kendi ellerinde olan sebeplerden ötürü mahsup imkanından faydalanılmaması halinde, bu imkânı izleyen yıllara taşıyamayacakları değerlendirilmektedir.

Diğer taraftan, mükellefler bazen de kendi ellerinde olmayan sebeplerden dolayı ilgili yılda mahsup imkanını kullanamamış olabilir. Örneğin, yurt dışında elde edilen kazançlar için, kazancın elde edildiği dönemden sonra tarhiyat yapılması durumunda mahsup imkanından faydalanmak mümkün olacak mıdır? Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı 14/08/2012 tarih ve B.07.1.GİB.4.99.16.02-125[33-2012]-185 sayılı özelgesinde bu konuda bazı değerlendirmeler yapmıştır. İlgili idare, 2009 ve 2010 yılında elde edilen kazançlara ilişkin olarak, 2012 yılında ilgili ülke idaresince tarhiyat yapılması sonrasında, tarh edilen bu tutarların kazançların ilgili olduğu 2009 ve 2010 hesap dönemleri için düzeltme beyannamesi verilerek mahsuba konu edileceği değerlendirmesini yapmıştır. İdarenin söz konusu özelgesinde mahsuba ilişkin Kanun’un 33/4’üncü maddesinde yer alan ve yukarıda belirtilen süre düzenlemesine referans vermesi, her ne kadar tartışılabilecek

olsa da düzeltmenin genel tarh zamanaşımı süresi içerisinde değil, özel düzenleme olan Kanun’un 33/4’üncü maddesinde yer alan süre sınırı içerisinde olabileceği değerlendirmesini içermektedir.

7- Yurt dışı iştiraklerden elde edilen kâr payları üzerinden ödenen vergilerin mahsubu nasıl yapılacaktır?

5520 sayılı Kanun’un 33/3’üncü maddesinde bazı yurt dışı iştiraklerden elde edilen kâr paylarına ilişkin ödenen vergilerin mahsubuna dair özel bir düzenleme yapılmıştır. Buna göre, “Tam mükellef kurumların doğrudan veya dolaylı olarak sermayesi veya oy hakkının % 25’ine sahip olduğu yurt dışı iştiraklerinden elde ettikleri kâr payları üzerinden Türkiye’de ödenecek kurumlar vergisinden, iştiraklerin bulunduğu ülkelerdeki kâr payı dağıtımına kaynak oluşturan kazançlar üzerinden ödenen gelir ve kurumlar vergisi benzeri vergilerin kâr payı tutarına isabet eden kısmı mahsup edilebilir.”

Söz konusu düzenleme incelendiğinde, dikkat edilmesi gereken ilk hususun, yurt dışında elde edilen kâr payları açısından mahsup imkanlarının “Tam mükellef kurumların doğrudan veya dolaylı olarak sermayesi veya oy hakkının % 25’ine sahip olduğu yurt dışı iştiraklerinden elde ettikleri kâr payları” açısından geçerli olduğudur. Bu şartları sağlayan mükellefler, hem kâr payı üzerinden stopaj yoluyla ödedikleri vergiyi hem de kâr payı tutarına isabet eden kurumlar vergisini genel koşullar dahilinde indirim konusu yapabilecektir.

1 seri no’lu KVK Genel Tebliği’nde konu şu şekilde örneklendirilmiştir: yurt dışında mukim C şirketine %30 oranında iştirak eden A kurumu, C şirketinin 1.000.000 TL kazancı üzerinden %30 oranında 300.000 TL iştirak kazancına sahip olmaktadır. Kurumlar vergisi %10 iken, kâr dağıtımı aşamasında stopaj oranı %20’dir. Buna göre, C şirketinin toplam vergi yükü, 300.000 TL üzerinden %10 oranında

30.000 TL kurumlar vergisi ile 270.000 TL vergi sonrası kâr payı üzerinden %20 oranında 54.000 TL olmak üzere, toplam 84.000 TL’dir. İlgili dönemde Türkiye’de geçerli vergi oranı %20 olduğu için, yurt dışında ödenen 84.000 TL verginin, ancak (300.000x0,20=) 60.000 TL’si mahsuba konu olabilmektedir.

8- Yurt dışında ödenen vergilerin tevsikinde özel durumlar nelerdir?

Yurt dışında ödenen vergilerin tevsikine ilişkin düzenleme 5520 sayılı KVK’nın 33/7’nci maddesinde yer almaktadır. Bu kapsamda ilk özel düzenlemenin belgeleri tasdik eden makama ilişkin olduğu belirtilebilir. Buna göre, yetkili makamlardan alınarak mahallindeki Türk elçilik veya konsoloslukları,

yoksa mahallinde Türk menfaatlerini koruyan ülkenin aynı nitelikteki temsilcileri tarafından tasdik olunan belgelerle tevsik olunmadıkça, yurt dışında ödenen vergilerin mahsubu mümkün değildir. Bununla birlikte, yurt dışında ödenen vergilerin apostil ile tevsiki de mümkündür. Apostile ilişkin kurallar, 5 Ekim 1961 tarihli Lahey Konferansıyla (Konvansiyonu) kararlaştırılan “Yabancı Resmî Belgelerin Tasdiki Mecburiyetinin Kaldırılması Sözleşmesi (Apostille)” ile belirlenmiştir. Bu sözleşme Türkiye için 29/09/1985 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Apostil tasdik şerhi taşıyan bir belge Lahey Konferansının tüm üye ve taraf devletlerinde geçerli bir belge olarak kabul edilmektedir ve apostil belgesinin şekli ilgili sözleşmede belirlenmiştir. Buna göre söz konusu belge; belgenin düzenlendiği ülkenin adı, belgeyi imzalayan kişinin adı ve sıfatı, belgeye basılan mührün ait olduğu makamın adı, tasdik edildiği yer ve tarihi, apostili düzenleyen makam ve bu makamın mührü veya kaşesi, apostilli düzenleyen yetkilinin imzası ve apostil numarasından oluşmaktadır.

Dolayısıyla, Anayasa’nın 90’ıncı maddesi kapsamında, ilgili evrakların “Yabancı Resmî Belgelerin Tasdiki Mecburiyetinin Kaldırılması Sözleşmesi (Apostille)” hükümlerine göre düzenlenmiş olması halinde ayrıca konsolosluk tasdiki aranmamaktadır. Bu belgenin yeminli tercüman tarafından Türkçe çevirisinin ilgili idarelere verilmesi halinde tevsik edici belge olarak kabul edilmesi mümkün olacaktır. Apostile ilişkin düzenlemelerden faydalanabilmek için, ilgili ülkenin Apostil Sözleşmesi’ne taraf olan ülkeler listesinde bulunduğunun teyit edilmesi gerekir.

Tevsike ilişkin özel durumların ikincisi, tevsikin zamanına ilişkindir. Buna göre, genel kural, kurumlar vergisinden indirim konusu yapılan vergilerin yabancı ülkelerde ödendiğini gösterir belgelerin, tarhiyat sırasında mükellef tarafından ibraz edilebilir olması gerekir. Ancak, tarhiyat esnasında bunun sağlanamaması halinde, Kanun tarafından ilave bir süre imkânı sağlanmaktadır. Buna göre, tarhiyat sırasında ibraz edilemeyen yabancı ülkede ödenen veya ödenecek

olan vergi, %25 kurumlar vergisi oranını aşmamak şartıyla o memlekette câri olduğu bilinen oran üzerinden hesaplanarak ertelenebilmekte ve en geç 1 yıl içinde belgelerin ilgili vergi dairesine ibraz edilmesi halinde, bu belgelerde yazılı kesin tutara göre tarhiyatın düzeltilmesi mümkün olabilmektedir. Sonuç olarak, kurumlar vergisinin beyanı ile tarhiyat esnasında belgelendirme yükümlülüklerini yerine getiremeyen mükelleflerin ilave bir süre imkânı bulunmaktadır.

9- Yersiz ödenen vergilerin mahsup uygulaması açısından durumu nedir?

Yurt dışında ödenen vergilerin mahsubu, bu vergilerin ancak ilgili ülkede gelir/kurumlar vergisi benzeri vergilere ilişkin yasal düzenlemeler ya da vergi anlaşmaları kapsamında ödenmesi halinde mümkündür. Bu kapsamda, Türk vergi idaresi, vergi anlaşmasına göre vergilendirme yetkisinin kendisinde olduğu bir durumda yurt dışında yersiz olarak bir vergi ödenmesi halinde, bu verginin yurt içinde mahsubuna imkân sağlamamaktadır. Konuyla ilgili İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 16/03/2012 tarih ve B.07.1.GİB.4.35.17.01-35-02-334 sayılı özelgesinde, ilgili vergi anlaşmasına göre vergilendirme yetkisinin münhasıran Türkiye’de olduğunun değerlendirildiği durumda yurt dışında ödenen verginin mahsup imkanı olmadığı belirtilmekte birlikte, ilgili ülke makamlarından iade talep edilebileceği, dava açabileceği ya da vergi anlaşmasının 24’üncü maddesi kapsamında karşılıklı anlaşma usulü kapsamında başvuru yapabileceği belirtilmiştir.

10- Yurt dışında elde edilen kazançlarda aracı kullanılması halinde mahsup uygulaması nasıl etkilenecektir?

Yurt dışında elde edilen kazançlara ilişkin, gelirin elde edildiği ülke dışında bir vergi ödenmiş olması halinde, bu vergilerin kaynağının aynı olduğu belirtilerek mahsuba imkân sağlanmalı mıdır? Örneğin, A ülkesinden elde edilen gelirler için, gelire konu faturanın bu ülkedeki aracı tarafından B ülkesi mukimine yansıtılması ve B ülkesinde vergi ödenmiş olması halinde, bu vergi Türkiye’de mahsuba konu edilebilecek midir?

İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı, 27/01/2015 tarih ve B.07.1.GİB.4.34.16.01-125[33-2012/49]-128 sayılı özelgesinde bu konuya ilişkin değerlendirmede bulunarak, yukarıdaki örnekte yurt dışında A ülkesindeki şirkete düzenlenen faturanın, bu şirket tarafından B ülkesindeki hizmet alana yansıtılması halinde, A ülkesindeki şirket adına yapılan tevkifatın Türkiye’deki şirket tarafından Türkiye’de ödenecek vergiden mahsup edilemeyeceğini belirtmiştir. Dolayısıyla yurt dışında ödenen vergilerin Türkiye’de mahsup imkanından faydalanması için, Türkiye’deki bu şirket adına tarh edilmesi ve ödenmesi gerekmektedir.

Dr. Mesut Karadağ

https://vergidegundem.com/uploads/EY_VG_Mayis_2025_v3_be46b30bcc.pdf

Kaynakça
  • 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu
  • 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu
  • 1 seri no’lu KVK Genel Tebliğ
  • 3305 sayılı Yatırımlarda Devlet Yardımlarının Uygulanması Hakkında Karar
  • www.gib.gov.tr