Belli bir yaşı geçtikten sonra genellikle, küçük bir sahil kasabasından yerleşmek ve huzurlu yaşam sürmek arzu edilir. Bu arzu büyük kentlerin gürültüsünden, çevre sorunlarından bıkmışlığın getirdiği bir özlemdir.

Ancak, ülke gerçekleriyle yüzleşince huzur bulmak için gidilen bu yerlerde huzurumuzun daha da bozulacağını görüyorsunuz.

Zira, belli bir yaşı geçince doğal olarak sağlık sorunlarıyla karşılaşma olasılığımız da artmaktadır.

Huzur bulmayı umduğunuz o sahil kasabasında en ufak bir sağlık sorununuz bile, yaşamınızı kaosa dönüştürebiliyor.

Kendi özelimden yaşadıklarımı anlatarak sağlık sisteminin içinde bulunduğu durumu özellikle böylesi yerlerde nasıl olduğunu göstermek istiyorum.

Herkes gibi ben de sağlık hikayemi iyi biliyorum. Boğazımda bir kaşıntı başlandığında müdahale edildiğinde bir hafta içinde sağlığıma kavuşmaktayım.

Yine böyle bir kaşıntı başlayınca Datça Devlet Hastanesine gittim. Randevu olmadığından muayene olamadım. Randevuların da 10 günden önce verilmediğini öğrendim. Bu nedenle acile sevkim yapıldı. Acil doktoruna durumumu açıkladım. Doktor tam bir bilgiç edasıyla ben rastgele antibiyotik vermem diyerek, röntgen istedi. Röntgen sonucuna göre ciğerler temiz, ateşin de yok deyip iki ilaç verdi. Kendisine bu enfeksiyonun üç gün içinde ciğerlere ineceğini söylememizin de bir faydası olmadı.

Verilen ilaçları dört gün kullandım. Ancak durumum daha da kötüleşti. Tahmin ettiğim gibi enfeksiyon ciğerlerime inmişti. Datça Devlet Hastanesinde göğüs hastalıkları uzmanı da olmadığından, zorunlu olarak Marmaris’teki bir özel hastanenin göğüs Hastalıkları bölümünden ertesi gün için randevu aldım.

Özel hastanede kan tahlili, röntgen ve tomografi çekimleri sonrası zatürreye dönüşen ve vücuttaki enfeksiyon durumunu gösteren CRP nin 175’lere çıktığını öğrendik. ( normal değer 0-5 arasıdır) covit olduğunda bile CRP’nin 128 olduğunu bildiğimden durumun ciddiyeti ortadaydı.

Doktor bu tedavinin ayakta olamayacağını, o nedenle hastanede yatmamı önerdi. O anda özel hastanelere karşı olan ön yargım devreye girdi. Sonuçta sağlık ticaretinin yapıldığı kuruluşlar olma fikri aklımızda hep vardı. Ancak doktorun güven veren tavrı ve başka da bir seçeneğim olmaması nedeniyle yatmayı kabul ettim.

5 gün hastanede yattım. Yoğun bir tedavi uygulandı. O günlerde sevgili av. Atakan Sonugelen’ in zatürreden kaybedildiğini öğrendiğimde, benim de aynı kaderi paylaşacağım aklımdan geçti doğrusu.

5 gün sonunda vücutta toparlanma olduğunu, CRP’nin 36’lara düştüğünü öğrenince biraz morallendik. Ardından 15 gün daha evde antibiyotik tedavisine devam edildi. Sonuçta CRP’nin 4’lere düştüğü görüldü.

Ancak 20 günden fazla bir mücadele vücudu oldukça yıpratmıştı. Bu yazıyı kaleme alırken bile kendimi yorgun hissediyorum.

En az 25 yıldır yerel gazetelerde değişik konularda görüşlerimi yazıyorum. Şahsımla ilgili belki ilk yazılımdır. Esasen amacın yaşadıklarım üzerinden huzuru bulmayı umduğumuz yerlerdeki sağlık sisteminin yetersizliğinden kaynaklanan durumları dile getirmektir.

Bu nedenle belli bir yaşı geçenlerin bu konuda karar verirken bir kez daha düşünmelerini öneririm.